Feriköy Antika Pazarı

Kategori: Gezmeler | 6

Merhabalar,

Salgın nedeniyle uzun zamandır şehir içinde insan yoğunluğu olan yerlere gitmiyoruz. Genelde evdeyiz ya da park, bahçe, orman ziyaretlerimiz oluyor. Ancak geçen hafta sosyal alanlara gitmeyi çok özlediğimi fark ettim. Kalabalık ama açık hava sayılabilecek, keyifli vakit geçirebileceğim bir yer olarak aklıma Feriköy Antika Pazarı geldi. Zaten uzun zamandır seri üretim olmayan güzel bir fincan almak istiyordum kendime, instagram fincanı 🙂 Pazar günü kahvaltıdan sonra yola düşüp pazarı gezdik nitekim. Gezdik ama ne gezmek, gözüm döndü, dibim düştü, hatta bir arkadaşıma dediğim gibi dip filan kalmadı komple düştüm. Gönül isterdi ki bol bol parayla gidelim, evimiz de bir milyon metrekare filan olsun, her beğendiğimizi alalım 🙂 Ama olmuyor tabi, her olgun insan gibi gördük beğendik Allah sahibine bağışlasın deyip vakurca ayrıldık yanlarından 🙂

Gezerken birkaç fotoğraf çektim, sizlerle paylaşmak istiyorum. Ama bunlar buzdağının ucunda küçük bir nokta olabilir ancak. Gitme şansınız olursa buzdağını yine de tamamen göremeyeceğinizi fark edersiniz. Çünkü o kadar çok “şey” var ki, yani o kadar çok birbiriyle alakasız “şey”, bence gözümüzün beynimizin hepsini fark etmesi, algılaması çok zor. Algıda seçicilik kabilinden ilgi duyduğum şeylere odaklandım ben de. Eşimle tamamen farklı şeyleri görmüşüz mesela ilginçtir.

Bu işlemeye hayran kaldım, isterdim ki alıp evimin güzel bir köşesinde sergileyeyim. Fiyatı üzerindeki emeğe göre çok uygundu ama benim bütçeme göre pahalıydı malesef. Sevdim sevdim vedalaştım 🙂

Renkler, kumaşlar, desenler, hepsi öyle muhteşem ki…

Bunlar da güzelim porselen yüksükler. Fiyatları çok uygun olduğu için iki tane kaptım. Seçmek zor oldu, küçücük şeye çeşit çeşit resim basmışlar.

En en beğendiğim ve almayı düşünebileceğim porselenler bu iki “trio” yani fincan, fincan tabağı ve pasta tabağından oluşan üçlü set oldu. İkisine de bayıldım. Bir dostla sohbet ederken ikram edilen bir dilim tarçınlı cevizli kekle bir fincan kahve gözümün önüne geliyor bunlara bakınca 🙂

Antika pazarını gezerken duygudan duyguya koştum. Hem müthiş bir hayranlık uyandı, hem hüzün çöktü, hem de kendi işimle ilgili çok çok ilhamlar aldım. Hayranlığın sebebi malum, özellikle porselenler ve işlemeli tekstil ürünleri beni çok etkiledi. İlhamlarımı inşallah ilerleyen dönemde eserlerimde göreceksiniz 🙂 Hüzün ise bilmem kaçıncı el ürünlerin o tezgaha gelene kadar nerelerden kimlerin elinden geçtiğini, neden el değiştirdiğini düşününce başlıyor. O eski fotoğraflar, mektuplar, oyuncaklar, değerli değersiz objeler filan ne oldu da buraya kadar geldi acaba diye sorunca zihin otomatikman bazı dramatik öyküler yazıyor ve kendinizi ağlamaklı bir şekilde objeye bakarken bulabiliyorsunuz 🙂

Son olarak günün hatırası olarak pazardan aldığım iki güzel şeyin fotoğrafını paylaşayım

Bir porselen fincan ve bir yüksük bugünün hatırası olarak evimde yerini aldı. Yeşil rengine, çiçeğine, şekline bayıldım. Şu an yıkayıp yıkayıp her şeyi onunla içiyorum 🙂

Ben minimalist filan olacaktım, ne ara bit pazarından eşya toplama kafasına geldim bilmiyorum ama arasıra pazara gidip ufak bir şeyle eve dönmeyi çok istiyorum. Bu güzel mutluluğun bağımlısı olmuş olabilirim. Dopaminler, seratoninler filan havalarda uçuştu pazar günü hahah 😀

Siz eski eşyaları sever misiniz? Kullanır mısınız? Yoksa yeni ve modern tasarımlar mı ilginizi daha çok çeker? Yorum bırakırsanız memnun olurum.

Sevgilerimle

Özlem

6 Responses

  1. Nergihan

    Feriköy, gerçekten düşülecek bir yer. En son koronadan önce gitmiştim, biraz geri sönmüştü, ara vermek renkleri artırmış demek ki. Özellikle fincanlar, eski kalemler, gözlükler… Hayalde bile insana iyi geliyor. Çok teşekkürler.❤️

    • özlemistan

      Ben önceki hallerini pek bilmiyorum, seneler olmuştu gitmeyeli. Belki de bana güzel gelmiştir :)) Eski kalemlere hiç bakamadım, bir gün sadece onun için gitmek isterim. Ben teşekkür ederim zaman ayırıp yorum bıraktığınız için Nergihan Hanımcım. Sevgiler…

  2. Nilüfer Güdükoğlu

    Sizinle aynı zamanda Ankara’da antika pazarındaydım ben de… El İşlemesi örtülerin olduğu tezgah beni çok duygulandırıyor… 100 yıl önce o örtüleri işleyen neler düşünüyordu acaba? Hayallerini mi işliyordu, hayal kırıklıklarını mı? 100 yıl sonra o emek bir pazar tezgahında değer bilen bir gözü bulabilir mi acaba? Sarıp sarmalamak istiyorum hepsini, güvene almak ve işleyenin ruhunu rahatlatmak…

    • özlemistan

      Nilüfer Hanım ne güzel ifade etmişsiniz, keşke mümkün olsa hepsini alıp güvende olmalarını sağlamak. Gerçekten o tezgahlara bakıp duygulanmamak elde değil. Ben bir de bir gün ürünlerim bu tezgahların bir köşesinde olur mu diye düşünüp iyice dağıldım 🙂 Allah değer bilenlerle karşılaştırsın 🙂
      Teşekkür ederim yorumunuz için, sevgiler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir